Hadislerimiz

Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.

Hoşgeldiniz, Hayırlı Sabahlar

Haraç

Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Kim ölü bir araziyi ihya ederse, burası onun olur. Başkasının arazisine izinsiz ağaç dikene hiçbir hak tanınmaz. Ebu Davud'da şu ziyade var: Urve (ra) dedi ki: "Şehadet ederim ki, Hz. Peygamber (sav) şuna hükmetti; Arz, Allah'ın arzıdır, insanlar da Allah'ın kullarıdır. Kim bir ölü araziyi (mevat) ihya ederse, bu yere, o, herkesten ziyade hak sahibi olur. Bu hükmü Resulullah (sav)'dan bize, ondan namazı getirenler getirdi."

Bana bu hadisi rivayet eden kimse şunu da anlattı: İki kişi Hz. Peygamber (sav)'a müracaat ederek aralarındaki ihtilafı arzettiler: Bunlardan biri, diğerinin arazisine hurma ağacı dikmişti. Resulullah (sav): "Tarla, eski sahibine aittir, ağaç diken de diktiklerini tarlada söksun" diye hükmetti. Ben ağaçların köklerine baltalarla vurulduğunu gördüm. Ağaçlar boylu boslu tam haldeydiler, hepsi de tarladan söküldüler.

Resulullah (sav) dedi ki: "Mevat (ölü) bir araziyi kim bir duvarla çevrelerse, burası onun olur." Rezin, Said İbnu Zeyd (ra)'den şu ziyadeyi kaydetti: Resulullah (sav) dedi ki: "Sahibi bir arazinin bakımından aciz kalarak helak olmaya terkedince biri gelip bu araziyi ihya öderse, arazi kendinin olur."

Resulullah (sav), Bedir savaşında Kureyş'i yendikten sonra Medine'ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş'in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureyş'ten savaşmasını bilmeyen toy bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kafirdi" (Al-i İmran, 12-13).

Allah'ın onların mallarından Peygamberine verdiği fey'e gelince, siz bunun üzerine ne ata ne deveye binip koşmadınız... ayeti hakkında şunu söyledi; "Resulullah (s)a Fedek ahalisi ve ismen belirttiği ancak şu anda hatırlayamadığım köylerle sulh yaptı. Bu esnada (Hayber'in geri kalan köylerinde yaşayan) ahaliyi muhasara etmişti. Bu (muhasara altındaki)ler, Hz. Peygamber (sav)'e sulh için heyet gönderdiler. Ayette geçen"Siz bunun üzerine ne ata ne de deveye binip koşmadınız" demek, "Siz savaşmadınız" demektir. Zühri der ki: Benu'n Nadir münhasıran Resulullah (sav)'a ait idi. Çünkü orayı zorla fethetmediler, anlaşarak fethettiler. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav) buradan elde edilen ganimeti sadece Muhacirler arasında taksim etti. Ondan Ensar'dan olanlara, ihtiyaç sahibi iki kişi hariç, kimseye bir şey vermedi."

Beni Nadir'in emvali, Cenab-ı Hakk'ın Resulüne (sav) fey' kıldığı, üzerine at ve deve koşulmayan (yani savaşsız elde edilen) mallardandı. Ureyne köyleri, Fedek, tıpkı (Kureyza ve Nadir'in emvali gibi) sırf Resulullah (sav)'a ait yerlerdi. Resulullah (sav) buralardan elde edilen gelirlerden ailesinin bir yıllık nafakasını ayırırdı. Geri kalanı da Allah yolunda hazırlık olmak üzere silah ve binek için sarfederdi. (Nitekim ayette şöyle buyrulmuştur): "Allah'ın (fethedilen diğer küffar) memleketleri ahalisinden Peygamberine verdiği fey'i, Allah'a, Peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın..." (Haşr, 7). (Hz. Peygamber (sav)'e intikal eden) bu pay, bu sayılanlara ve ayrıca "evlerinden ve mallarından çıkarılmış olan fakirlere, onlardan önce (Medine'yi) yurt ve iman evi edinmiş olan kimselere, kendilerinden sonra gelenlere aittir. Bu ayet, (kıyamete kadar gelecek) mü'minlerin tamamına şamildir. Tek istisnayı köle olarak sahih olduklarınız teşkil ediyor. Köleleriniz dışındaki her Müslüman bu payda hisse ve hak sahibidir.

Osman İbnu Ebi Hazım, babası vasıtasıyla dedesi Sahr (ra)'dan rivayet ediyor: "Resulullah (sav) Taife karşı gazveye çıkmıştı. Sahr bunu işitir işitmez, Resulullah (sav)'a imdad etmek üzere bir grup atlıyla hareket etti. Ancak, Resulullah (sav)'ı fetih yapmadan geri dönmüş buldu. Sahr, o gün Allah'a yemin ederek: "Şu Kasr, Resulullah (sav)'ın hükmüne boyun eğmedikçe kuşatmayı kaldırmayacağım" dedi ve oradan ayrılmadı. Nihayet içeridekiler Resulullah (sav)'ın hükmüne boyun eğdiler. Sahr, Resulullah (sav)'a şöyle yazarak durumu bildirdi: "Emma ba'd: Ey Allah'ın Resulü! Sakif senin hükmüne boyun eğmiştir. Ben, onları süvariler arasında getiriyorum." Resulullah (sav) "Es-salatu Camiatun" diye nida edilmesini emretti. Kahraman (yani Sahr) için: "Rabbim, şu kahramana atlarını adamlarını mübarek kıl!" diye on kere dua etti. Derken halktan bir grup Resulullah (sav)'ın yanına geldi. Muğire İbnu Şu'be söz alıp: "Ey Allah'ın Resulü! Sahr, halamı yakaladı. Halbuki halam Müslümanların girdiği şeye (imana) girmişti" dedi. Resululah (sav) onları çağırıp: "Ey Sahr, bir kavm Müslüman oldu mu, artık kanlarını da mallarını da korumuş olurlar. Muğire'ye halasını iade et!" dedi. O da kadını ona iade etti. Sahr, Beni Süleym'e ait olan bir suyu Hz. Peygamber (sav)'den istedi. Beni Süleym, İslam'dan kaçarak bu suyu terketmişti. Sahr: "Ey Allah'ın Resulü, beni ve kavmimi oraya yerleştir!" dedi. Resulullah (sav): "Pekala!" dedi ve onu oraya yerleştirdi: Sonra Süleymiler Müslüman oldular ve Sahr'a gelip suyu kendilerine iade etmesini söylediler. Sahr, buna imtina edince Süleymiler, Resulullah (sav)'a başvurdular: "Ey Allah'ın Resulü, biz Müslüman olduk, suyumuzu idde etmesi için Sahr'a geldik. O imtina edip vermedi" dediler. Resulullah (sav) Sahr'ı çağırttı. Gelince: "Ey Sahr, bir kavm Müslüman olunca mallarını ve kanlarını korurlar, bunlara sularını geri ver!" diye emretti. Sahr: "Başüstüne ey Allah'ın Resulü!" dedi. Ravi der ki: "Ben Resulullah (sav)'ın yüzünün bu sırada suyu Sahr'dan geri almaktan duyduğu haya sebebiyle genç kızın yüzü gibi kızardığını gördüm."

Biz Basra'da Mirbed denen yerde idik. Saçları dağınık, bir adam geldi, elinde kırmızı renkli bir deri parçası vardı. Kendisine: "Köylüsün galiba." dedik. "Evet!" dedi. "Elindeki şu deri parçasını bize ver (de ne var bir bakalım)!" dedik. Hemen alıp içindekini okuduk. Şu yazılı idi: "Allah'ın Resulü Muhammed'den Beni Züheyr İbnu Kays'a. Siz, şayet Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet eder, namaz kılar, zekat verir, ganimetten beşte biri, Peygamber'in hissesini ve 'safiyy payı'nı eda ederseniz, sizler Allah ve Resulü'nün emanıyla emniyette olursunuz." Biz: "Bu mektubu size kim yazdı?" diye sorduk. "Resulullah (sav)" dedi.

Resulullah (sav) (peygamber olarak ortaya) çıktığı zaman, Hamdan kabilesi bana: "Gidip şu adam hakkında araştırıp bize haber getirebilir misin? Şayet bizim adımıza memnun kalırsan biz de onu kabul ederiz, şayet beğenmediğin bir husus olursa biz de reddederiz" dediler. Ben de: "Pekala!" dedim. Yola çıkıp Hz. Peygamber (sav)'in yanına kadar geldim. (Gördüm, inceledim ve) memnun kaldım. Kavmim de Müslüman oldu. Resulullah (sav), Ümeyr Zi Merran'a şu mektubu yazdı. Ravi devamla der ki: Resulullah (sav) Malik İbnu Mirare er-Rehavi'yi Yemen'in tamamına (elçi olarak) yolladı. Akk Zü Hayvan Müslüman oldu. Ravi devamla der ki: "Akk'a: "Resulullah (sav)'a git, köyün ve malın için kendisinden eman al" dendi. O da hemen Resulullah (sav)'a geldi. Resulullah (sav) kendisine şu eman mektubunu yazdı: "Bismillahirrahmanirrahim, Allah'ın Resulü Muhammed'den Akk Zü Hayvan'a: "Eğer arazisinde, malında, kölesinde (İslam'a) sadık kalırsa, kendisine eman vardır, Allah'ın ve Allah'ın Resulü Muhammed'in garantisi vardır. Bu emanı Halid İbnu Said İbni'l-As yazdı."

Ka'b İbnu'l-Eşref, Resulullah (sav)'ın aleyhine hicviyeler düzüyor ve bunlarla Kureyş kafirlerini, ona karşı tahrik ediyordu. Resulullah (sav) Medine'ye hicretle geldiği zaman, şehrin ahalisi kozmopolitti: Bir kısmı Müslüman, bir kısmı putlara tapan müşrik, bir kısmı da Yahudi idi. Yahudiler, Resulullah (sav) ve ashabına rahatsızlık veriyorlardı. Cenab-ı Hakk, Resulü'ne (sav) sabır ve af emrediyordu. Allah şu ayeti onlar hakkında inzal buyurmuş idi. (mealen): "Hiç şüphesiz, sizden önce kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bu üzerinizde sebat edilecek işlerdendir." (Al-i İmran 186). Ka'b İbnu'l-Eşref, Hz. Peygamber (sav)'e eza vermekten bir türlü vazgeçmiyordu. Sonunda Resulullah (sav) Sa'd İbnu Mu'az (ra)'a, onu öldürecek birini yollamasını emretti. Onu Muhammed İbnu Mesleme (ra) öldürdü. Ka'b öldürülünce, Yahudiler ve müşrikler çok korktular. Resulullah (sav)'a gelerek: "Arkadaşımızı geceleyin kapısını çalarak öldürdüler" dediler. Resulullah (sav) onlara Ka'b İbnu'l-Eşref'in geçmişte söylediklerini hatırlattı. Sonra da hepsini kendisiyle onlar arasında yapılacak ve (şerirlerin uyarak sıkıntıları) sona erdirecek bir antlaşma imzalamaya çağırdı. Resulullah (sav) onlarla kendisi ve bütün Müslümanlar arasında muteber olacak yazılı bir antlaşma yaptı.

Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.

La ilahe İllallah Muhammed'ur Resulullah


Vintage vektörleri Freepik tarafından tasarlanmıştır.

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Bu sayfadan alıntı yaparak veya kopyalayarak herşeyi kullanabilmeniz ticari ve gelir getiren amaçlar hariç herşey için serbesttir.

2012, Hadislerimiz.com